Türkiye'nin Afrika'daki En Büyük Ortağı: Cezayir
Doç. Dr. Ahmet KAVAS
Dünya basını Afrika’daki ekonomik gelişmelerle ilgili olarak genelde ABD, Çin, Japonya, Güney Kore, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Brezilya gibi devletlerin kıta ülkeleriyle karşılıklı münasebetlerinden bahsetmektedir. Son birkaç yıl içerisinde Türkiye de bu kıta ülkeleriyle ticaret hacmini büyük oranda artırınca derhal uluslararası medya kuruluşlarının dikkatini çekti. Türkiye’nin ticaret hacminde seneden seneye sağlanan büyük artışlarla 53 bağımsız ülkenin bulunduğu kıtada bazı ülkelerle olan ticaret hacmindeki sıralama da değişebilmektedir.
2006 yılında elde edilen verilere göre Türkiye’nin Afrika’daki en büyük ortağı olarak Cezayir’i görüyoruz. Osmanlı Devleti’nden ayrılışının neredeyse ikinci asrının tamamlandığı bir dönemde yaşanan bu gelişme ekonomi dünyasının bütün dikkatleri bir anda üzerine çevirmesine sebep oldu. Çünkü gelinen seviye hem Türkiye, hem de Cezayir açısından uzun yıllardır özlenmekteydi. Çok değil daha 1992 yılında iki ülke arasında müşterek iş konseyinin kurulduğu 1992 yılındaki ticaret hacmi 120 milyon dolar seviyesindeydi. Her iki ülkenin yaşadığı iç meseleler ve özellikle Türkiye’nin uzun yıllardır birinci derecede ortak kabul ettiği Avrupa ülkelerinden yönünü biraz Ortadoğu, Türk Cumhuriyetleri ve son olarak Afrika’ya çevirmesiyle yeni bir boyut kazandı. Sadece Cezayir ile ticaret hacmi 2,8 milyar dolara ulaştı. Türkiye’de kimsenin on sene önce tahayyül dahi edemediği bir rakamdı.
1980’li yılların başında henüz başbakan iken Turgut ÖZAL’ın Cezayir’e yaptığı ziyaret iki kardeş ülke arasındaki hasreti bitirmişti. İki ülke arasındaki tarihi, dini ve kültürel bağların yanında daha da önemlisi Türk soylu milyonlarca insanın yaşadığı bu ülke bizim için artık çok yakın olmuştu. Ne var ki Turgut ÖZAL’ın açtığı bu kapı öyle bir kapatıldı ki tam 20 sene yine “rafa kaldırma” diye tabir edebileceğimiz eski dönemi hatırlatan bir uzaklaşmayı beraberinde getirdi. Devlet adamlarımız dünyanın pek çok ülkesine defaatle gitmelerine rağmen Cezayir’i yine unutmuşlardı. Fakat Turgut ÖZAL’ın açtığı kapıyı aralayan iki ülkenin iş adamları büyük bir fedakarlıkla ticari ilişkilerimizi özellikle Cezayir’in 1990’lı yıllarda yaşadığı bunalımlı döneme rağmen açık tutmayı başardılar.
Tam 21 yıl aradan sonra Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip ERDOĞAN 22-23 Mayıs 2006 tarihlerinde Cezayir’e resmi bir ziyarette bulundu. Devletbaşkanı Abdülaziz BUTEFLİKA kendisini kabul ettiği gibi Cezayir Başbakanı ile karşılıklı görüşme imkanı buldu. Böylece Türkiye-Cezayir arasındaki ilişkiler inanılmaz bir şekilde yeniden parlamaya başladı. İki gün süren bu ziyaret özellikle Cezayir basınında büyük yankı buldu. İki devlet arasında bakanlar seviyesinde yapılan yeni ziyaretler birbirini izledi. Bütün bu buluşmalar iki ülke arasındaki ekonomik verilere müspet manada yansıdı. Türk Başbakanı daha bu ziyareti sırasında Cezayir’in Türkiye’nin bütün Afrika’da en büyük ortağı olduğunu ısrarla belirtti. Ayrıca çok sayıda iş adamının da katıldığı bu gezide Cezayir’de yaklaşık bir milyonu bulan lojman inşaatı, otoyol ve baraj ihalelerinin Türk işadamalarını buraya çekeceği de net olarak anlaşıldı.
Bu ziyaretin en önemli tarafı 23 Mayıs 2006 tarihinde iki ülke arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşması’nın başkent Cezayir’deki Muradiye Sarayı’nda imzalanmasıdır. Bu anlaşma çerçevesinde iki ülke arasında siyasi, ekonomik ve kültürel manada işbirliğinin geliştirilerek en üst seviyeye çıkarılması isteniyordu. Her yıl iki ülke başbakanları seviyesinde ve ilgili bakanlıklar arasında üst seviyede Ankara ve başkent Cezayir’de görüşmelerin sağlanması da bu anlaşma ile belirlendi.
Cezayir ile gerçekleşen ticaret hacminin 2,8 milyar seviyesine ulaşması Türkiye için bir Afrika ülkesinde ulaşılabilecek güzel bir konumdu. Gerçi 2005 yılında da bu oran 2,5 milyar seviyesinde tahmin edilmişti, ki bu rakam da 2004’teki verilerin %25 arttığını gösteriyordu. Türkiye bu kardeş ülkeye bir milyar dolarlık ihracat yaparken, karşılığında büyük bir çoğunluğu doğalgaz alımı olmak üzere 1,8 milyar dolarlık ithalat yapmıştı. Türk iş adamları Cezayir’de daha ziyade kamu ihaleleri, köprü, yol ve su kanalı gibi inşaat sektörü yanında tekstil, elektrikli ev aletleri gibi ticaret malları satarak bir milyar dolarlık ticaret hacmini yakaladı. Böylece son beş yılda Türk iş adamlarının yatırımları bu ülkede 600 milyon doları buldu. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde bu hacmin 5 ile 10 milyar dolar arasında bir seviyeye çıkması bekleniyor.
Bugüne kadar Afrika ülkeleri içerisinde Türkiye’nin en büyük ortağı Mısır idi. Ancak bir diğer kardeşimiz olan bu ülke ile ticaretimiz 2006 yılı itibarıyla Cezayir’in gerisinde kaldı. Üçüncü sırada daha çok elmas sektöründe iş yapılan Güney Afrika Cumhuriyeti bulunurken dördüncü sırayı uzun yıllar Türkiye’nin Afrika kıtasında en büyük iş ortağı sıfatını taşıyan Libya almaktadır. Son yıllarda Türk iş adamlarının yaptıkları yatırımların bu bölgedeki yansıması bir ilk olduğu için çok önemsenmektedir. Yoksa aynı iş çevrelerimiz Romanya’da 10 milyara yakın yatırım yaparken, bu oran Rusya’da yıllar önce 15 milyar sınırını geçmişti. Aslında 2.381.741 km2 yüzölçümü ve 35 milyona yakın nüfusuyla Cezayir’de gerçekleşmesi mümkün olan iş hacminin çok daha yüksek olabiliceği anlaşılıyor.
İki ülke arasındaki ticaret hacminin ulaştığı bu seviye iki ülke arasındaki tarihi bağların da yeniden canlanmasına vesile oldu. Her şeyden önce Osmanlı Devleti bu eyaletinden 1830 yılından itibaren peyderpey çekilmeye başladı ve 1850’li yıllardan itibaren de irtibatını büyük oranda kopardı. Zaten Fransa Osmanlı’nın Cezayir’de bıraktığı Türk soyluların bir kısmını derhal gemilere bindirdi ve başta Anadolu olmak üzere diğer Osmanlı topraklarına gönderdi. 19. yüzyılın son döneminde ise on binlerce Cezayirli Fransa’ya tabi olmak istemedikleri için Suriye bölgesine göç etmek zorunda kaldı. Büyük direniş gösteren Cezayir halkı tam 130 sene Fransa’ya her ne pahasına olursa olsun boyun eğmemekte direndi ve sonunda 1962 yılında bağımsızlığını elde etti. Fransızlar onların Osmanlı Devleti ile tarihi bağlarını koparmak için yeni sömürgelerinde büyük kıyımlar yaptılar. Yaklaşık 3,5 asır boyunca inşa edilen tarihi eserleri kısa sürede yıkarak bunlardan elde ettiği malzemelerle yeni binalar inşa ettiler. Herşeye rağmen bugün Cezayir’de Osmanlı dönemini hatırlatan eserler iklim şartlarının tahrip edici tesiri ve sömürgecilerin yıkıcı zihniyetleri dahil ayakta durmaktadırlar. İşte iki ülke arasında son yıllarda sağlanan ekonomik gelişmeler bu eserlerin restorasyonu için de bir umut ışığı oldu. Devlet adamlarımız kadar iş adamlarımızda ecdat yadigarı tarihi eserlerin içler acısı durumu karşısında kayıtsız kalmayarak elde ettikleri imkanların bir kısmıyla onları tamir etmektedirler. Bunun en güzel örneklerinden birisi Sudan’ın başkenti Hartum’u kuran ve burada valilik yaparken vefat eden Osmanlı devlet adamlarının medfun bulunduğu çift kubbeli türbenin 2006 yılı sonu itibarıyla buradaki bir iş adamımız tarafından aslına uygun onarılarak ziyarete açılmasıdır.
Maalesef Türk iş adamları Kuzey Afrika’da bir başka kardeş ülke olan Tunus’ta aynı başarıyı elde edemediler. Bu ülkenin Avrupa Birliği’ne odaklanmış bir tavır takınması üzerine daha önce burada da yatırım yapmaya başlayan iş adamlarımız başka ülkelere geçmeyi tercih ettiler. Bilhassa bu ülkenin hemen yanındaki Cezayir’de büyük iş imkanları vardı ve 2005 yılında %5 kalkınma hızına ulaşan bu ülke 2008 sonuna kadar kalkınma hızını %7-8 oranına çıkarmanın planlarını da yapmıştı. İşsizlik oranı 1999 yılında %30 seviyesindeyken son yıllarda yaşanan ekonomik kalkınmaya paralel olarak bu oran da 2005 yılı sonu itibarıyla %14’e, 2006 ise %12 seviyesine kadar düştü. Son yıllarda petrol fiyatlarındaki artışlar ister istemez Cezayir ekonomisine de yansıdı ve ülke bu imkanı kalkınma için vesile saydı. Yine 2005 yılında 8,5 milyar dolarlık bir seviyede yabancı yatırıma Cezayir’de iş yapma imkânı verildi. Daha da önemlisi yakın gelecekte toplam 80 milyar doları bulan güney bölgeleri ve dağlık kesimlerle ilgili üç kalkınma planını devreye sokacak olan Cezayir yabancı yatırımcıların yakından takip ettiği bir ülke oldu. Ayrıca toplam 900 şirket özelleştirme kapsamına alındı ki bu da çok sayıda yabancı yatırımcıyı Afrika’nın coğrafi olarak bu ikinci büyük ülkesine çekecektir.
Türkiye’nin Cezayir ile ekonomik anlamdaki kalkınma hızı sosyo-kültürel alanlar kadar askeri işbirliğine de yansıdı. Artık Cezayir ordusu subaylarının tercih ettikleri ülkelerin başında Türkiye gelmekte olup 2003 yılı Aralık ayında Türk Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi ÖZKÖK askeri temaslarda bulunmak ve meslektaşıyla görüşmelerde bulunmak üzere Cezayir’e gitti. İki ülke arasında ilk defa bu kadar üst seviyede bir askeri ziyaret gerçekleşiyordu. Çünkü Cezayir 1962 yılında bağımsızlığını almışsa da Türkiye tarafından bu ülkeye üst seviyede bir askeri yetkili herhangi bir gezi düzenlenmemişti.