Sayın Bakanlar, Büyükelçiler,
Afrika’dan gelen saygıdeğer misafirlerimiz,
Hanımefendiler ve Beyefendiler,
Kongreye teşriflerinden ötürü teşekkürlerimi arz ediyorum.

2. Uluslararası Türk-Afrika Kongresi’nin ana konsepti bu yıl “Türkiye ve Sahra altı Afrika Arasındaki Ekonomik İşbirliği, Kalkınma ve Yatırım İmkânları” olacaktır.

TASAM Afrika Enstitüsü olarak ikincisini icra ettiğimiz kongremizin amacı, Türkiye’nin bu bölgeyi daha iyi tanımasına ve bölge ülkeleriyle yakınlaşmasına vesile olmak, karşılıklı işbirliği ile dayanışma ortamı oluşturmak, gönüllü ve resmi kuruluşlar tarafından yapılacak yardımlarda kaynak israfından kaçınarak doğrudan ve en kısa zamanda yardıma muhtaç insanlara ulaşma imkânları ile ilgili bir veri tabanının oluşturulmasına katkı sağlamaktır. Bunun yanı sıra kongre, karşılıklı işbirliğinin sağlanması amacıyla gerekli ortamın oluşturulması, farklı bölgelerden gelen katılımcılar ile ülkeler arası etkileşimin sağlanması, problemlere çözüm bulunması, barışın tesisi, demokrasi ve insan haklarının yerleşmesi gibi konularda işbirliğini amaçlamaktadır.

Böylece Türkiye’nin çeşitli alanlarda elde ettiği birikimlerini Sahra altı Afrika ülkeleriyle paylaşması mümkün olacaktır. TASAM Afrika Enstitüsü, 2005 yılı sonunda kurulmuş, TASAM’ın hiyerarşik yapısı içinde özellikle Afrika ile ilgili çalışmalara odaklanmış bir enstitüdür.

Ülkemiz, 21. yüzyılda dünyanın bir huzur ve barış ortamı olması için siyaset, ekonomi, uluslararası ilişkiler, eğitim, sanat, spor ve daha pek çok alanda daha fazla işbirliği ve ortak proje üretilmesinin gerektiğini düşünmekte ve bu doğrultuda hareket etmektedir. Bu düşünceye yönelik olarak en büyük açılımlardan birisinin, karşılıklı ve adil şartlarda işbirliğine açık Afrika ülkeleriyle olacağı konusunda şüphe bulunmamaktadır. Yeter ki, geleceğe yönelik vizyon geliştirecek müşterek çalışmalara zaman kaybetmeden başlanabilsin ve bunların neticesinde oluşacak ortak kanaatler, geciktirilmeden ve cesurca uygulamaya konulabilsin.

Uluslararası ilişkiler konusunda çok hızlı gelişmelerin yaşandığı günümüz dünyasında Afrika ülkeleri, bir taraftan kendi aralarında gerçekleştirdikleri bütünleşme hareketlerinin daha etkin olması için gayret gösterirlerken, diğer taraftan kıtalararası etkileşim içinde de söz sahibi olmalarının önemini ısrarla belirtiyorlar. Zaten son yıllarda çok boyutlu karşılıklı ilişkiler için atılan adımların temelinde bu gelişmeleri yakından görmek mümkündür.

İçinde bulunduğumuz 21. yüzyıl, sadece ülkeler arasındaki ilişkilerin değil, aynı zamanda kıtalararası etkileşimin de sınır tanımayan bir boyuta ulaştığı bir dönemdir. İşte böylesine önemli bir dönemde, geçen son iki asrın bir takım olumsuz şartları altında kendi iç dinamikleri yok edilen Afrika, kendi gücünün yeniden farkına varılmasından memnunluk duymaktadır. Geçmişte kıtanın aleyhine yaşanan sürecin tekrar etmemesi için büyük bir özveri ile çalışan Afrika ülkelerinin diplomatik temsilcileri, dünyanın farklı bölgelerindeki meslektaşlarıyla aynı tecrübelere sahip yeni nesillerini de yetiştirerek ve bu süreçte faal olmak istemektedirler.

Afrika ülkeleri, bazı hayati konularda gelişmiş ülkelerin doğrudan etkileşiminde kalmamak için 21. yüzyılı iyi değerlendirme hesapları yapmaktadır. Bunun için de ilk yapılması gerekenin kıtanın eğitim konusundaki açmazlarının bir an evvel çözüme kavuşturulmasıdır. Bu anlamda herkese eşit eğitim hakkı verilerek ve bunun altyapısı oluşturularak gelecek için üstün zekâya sahip gençlerin kıtanın her tarafından ortaya çıkarılması ve bunların kıtanın geleceği için özel olarak yetiştirilmeleri gerekmektedir.

Ekonomik büyümelerinde yakaladıkları yüksek seviyeyi sürdürme arzusunda olan süper güçler, tarihte olduğu gibi günümüzde ve hatta gelecekte de, Afrika kıtasını kendileri için vazgeçilmez bir ucuz hammadde deposu olarak görmektedirler. Oysaki 21. yüzyılı iyi değerlendirerek sahip olunan hammadde kaynaklarının yerinde işlenip üretime dönüştürülmesi ve uluslararası piyasalarda gerçek kıymeti üzerinden işlem görmesi kıtanın geleceğini rahatlatacaktır. Bu anlamda, hem kıta ülkeleri arasında hem de kıta dışından kurumlarla işbirliği yapan, ekonomi ve kalkınma odaklı faaliyet gösteren entegrasyon hareketlerine büyük görev düşmektedir.

Sosyo-kültürel alanda henüz insanî değerlere bağlılığın fazla bozulmadığı Afrika ülkelerindeki sosyal yapının güçlendirilmesi gelecek için önemli bir kazanç olacaktır. Bugün kendine ait değerlerinden kopan dünya toplumlarının içine düştüğü bunalımlar herkesi ciddi manada endişeye sevk etmektedir. Afrika toplumlarının da aynı süreci yaşamamaları için, bir taraftan kıta halklarının öz değerleri muhafaza edilirken, diğer taraftan değişen dünya kültürünü de yakından takip edip olumlu yönlerinden istifade etme olanakları aranmalıdır. Dışarıdan elde edilen bazı kazanımlar kıtanın gelişimi için değerlendirilirken, sahip olunan öz değerlerin de aynı şekilde diğer toplumlara yararlı olacağı düşünülerek, bunların gereği gibi tanıtılmasına gayret edilmelidir.

Afrika konusunda yeterli uzmana sahip olmayan ülkemiz uzun yıllardır bölge ülkelerine gerekli ilgiyi gösterememiştir. Birinci Türk-Afrika Kongresi bu konuda bir başlangıç oldu. Daha özgün alanlarda uzmanların katılımıyla yapılacak yeni toplantılarla ve araştırmalarla Türk toplumu Sahra altı Afrika ülkelerini yakından tanıyacaktır. Buna karşılık bu bölge insanları da geleceğe yönelik yeni ortaklık arayışlarında Türk halkını güvenilir ve dost bir toplum olarak göreceklerdir. Böylece Sahra altı Afrika ülkelerinin daha iyi kalkınmaları için öneriler ortaya konulacak, uluslararası boyutta yürütülecek işbirliği programlarının istenilen amaç doğrultusunda kullanılması için zemin hazırlanacaktır. Teknoloji, sanayi, eğitim, sağlık, ekonomi, turizm, tarım, hayvancılık, balıkçılık ve ormancılık konularında uzman araştırmacılar bilgi birikimlerini ve tecrübelerini bu kongre vesilesiyle Afrika ülkeleri ve Türkiye kamuoyuyla paylaşacaklardır.

TASAM Afrika Enstitüsü olarak amacımız, Türk- Afrika Kongreleri’nin her yıl düzenlenerek geleneksel hale getirilmesi, orta ve uzun vadede ise Devlet ve Hükümet Başkanları düzeyinde zirvelere dönüştürülmesidir.

Güç ve adalet kavramlarının doğru yaşanabildiği bir dünyaya bu uluslararası kongre ile küçük bir katkı yapabilmek ümidi ile teşriflerinizden ötürü bir kez daha teşekkür ediyorum. Beni dinlediğiniz için şükranlarımı arz ederim. Sağ olun, varolun efendim.




T. C. Devlet Bakanı

Türkiye son yıllarda Afrika kıtası ile olan ilişkileri bakımından büyük bir atılım içinde bulunmaktadır. Bu hususta günümüze kadar olan süreçte hazırlanan önemli projeler hayata geçirilmiştir. Bakanlığıma bağlı bulunan kurumların başında gelen Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nın (TİKA) girişimleri sonucu Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da Sudan’ın başkenti Hartum’da iki bölge ajansımız kuruldu. Bu kapsamda bölgesel inceleme ve proje oluşturma süreci başlatıldı. Söz konusu ajanslar aracılığıyla Sahra altı Afrika’nın önemli bir bölümüne hizmet götürülmektedir.

TİKA’nın Etiyopya’ya yönelik “Sigortacılık Eğitimi” ve “Yabancı Diplomatların Eğitimi Projesi” faaliyetleri, Türkiye’nin Afrika’ya Açılım Eylem Planı çerçevesinde 1999 yılında gerçekleştirilmiştir.

Afrika’ya Açılım Projesi kapsamında yine 1- 10 Eylül 2004 tarihleri arasında Etiyopya, Sudan ve Kamerun’dan gelen üst düzey yöneticilere yönelik Kırsal Alanlarda Su Temini, Araştırma, Geliştirme ve Çalışma Seyahati düzenlenmiştir. Söz konusu çalışma seyahati DSİ Genel Müdürlüğü, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün su temini, araştırma ve geliştirme konularındaki bilgi ve deneyimlerinin bölge ülkeleri ile paylaşılması sağlanmıştır.

Yine Afrika’da son dönemde en sıkıntılı bölgelerin başında gelen Darfur’da bir Sahra Hastanesi açılarak güç şartlar altında yaşamlarını sürdürmeye çalışan insanlara sağlık hizmetleri sağlanmaya başlanmış ve insani yardımlar ulaştırılmıştır. Yine Afrika ülkelerindeki yoksulluğun giderilmesi amacıyla Türkiye, bölge ülkelerinde kalkınma ve teknik yardım amaçları projeler yürütmeyi hedeflemektedir.

Afrika ile Ekonomik İlişkilerin Geliştirilmesi Stratejisi (AEGS) çerçevesinde, Dış Ticaret Müsteşarı Başkanlığındaki Türk heyeti 29 Şubat- 5 Mart 2004 tarihleri arasında Kamerun’a resmi bir ziyaret gerçekleştirilmiştir.   

Kalkınma yardımları konusunda Afrika’ya öncelik verilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin bölgeye yönelik gerçekleştirdiği resmi kalkınma yardımları artış eğilimindedir. Türkiye’nin kalkınma yardımı türleri; uluslararası kuruluşlara yapılan ödemeler, teknik işbirliği projeleri ve program proje desteği olarak sıralanmaktadır.

Türkiye’nin resmi kalkınma yardımı ve teknik yardım kapasitesini ortaya koymaya yönelik çalışmalar TİKA tarafından tamamlanarak uygulamaya konulmuştur. Hükümetin siyasi hedefleri çerçevesinde, Sahra altı Afrika’ya yönelik kalkınma yardımlarının arttırılması ve giderek artan bir eğilim çerçevesinde öngörülen siyasi hedefle uyumlu hale getirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

Bölge ülkeleriyle ticaretin ve çok taraflı ilişkilerin geliştirilmesi, hükümetimizin öncelikli politikalarındandır. Türkiye, Afrika’daki sorunların çözümü konusunda uluslararası toplumla birlikte hareket etmektedir. Siyasi ve ekonomik sorunlar, bölge ülkelerindeki sosyal sorunların artmasına neden olmakta ve artan sorunlar, bölge ülkelerinde silahlı çatışmaların yayılmasını beraberinde getirmektedir. Öte yandan Sahra altı Afrika ülkelerinde demokratikleşme alanında olumlu gelişmeler gözlemlenmektedir.

Hükümetimizin Afrika’ya açılım politikasıyla ilgili olarak atılan bu adımlarla, öncelikle ülkemiz adına Sahra altı Afrika ülkelerinde kalkınma ve teknik yardım projelerinin yürütülmesi son derece önemli bir husustur. Bu yardımların temel amacı, kardeş ve dost olarak gördüğümüz Afrika ülkelerinde belirli seviyede bir yaşam standardına ulaşılması, yoksulluğun azaltılması ve sürdürülebilir kalkınmanın yakalanmasıdır.     
İslam Kalkınma Bankası

Sözlerime öncelikle gerek İslam Kalkınma Bankası (İKB) başkanı, gerekse kendi adıma İkinci Türk-Afrika Kongresi’nde bu kısa sunuşu yapmanın benim için büyük bir onur ve ayrıcalık olduğunu belirterek sözlerime başlamak istiyorum. TASAM’a davetinden ötürü, kongreye destek veren kuruluş temsilcisi olarak İKB’nin minnettarlığını ifade etmeyi bir borç biliyorum. Bu organizasyon, bir yandan da Türkiye’nin İKB ile işbirliğine verdiği önemin yansımasıdır.

Böyle bir forumda İKB’nin ne gibi bir rolünün bulunduğunu merak edebilirsiniz. Bunu anlayabilmek için İKB’nin üyelerinin yarıdan fazlasının Afrika kıtasından olduğunun göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Benzer biçimde, İKB’nin temel önceliklerinden birisinin, üye ülkelerin sosyo-ekonomik gelişimlerine katkıda bulunmak ve üye ülkeler arasında işbirliğini ve birliği sağlamak olduğunun bilinmesi de bu rolün daha kolay anlaşılmasına yardımcı olacaktır.

İKB, yoksulluğun azaltılmasına yönelik olarak, Afrika’da sağlık, eğitim, tarım ve altyapı gibi farklı sektörlerde önemli sayıda kalkınmaya yönelik projeleri finanse etmektedir. Bankanın, Afrika ülkelerine taahhüdünün bir göstergesi olarak, özellikle az gelişmiş üye ülkeler, 2003’te kendilerine tahsis edilmiş düzenli bütçeye ilaveten İKB, Afrika için özel finansman programı niteliğini taşıyan Ouagadougou Bildirisi’ni ilan etmiştir. Bu program doğrultusunda, İKB iki milyar Amerikan dolarını beş yıl süresince sosyal hizmetler sektörü, altyapı, özel sektör ve ticaret gibi öncelikli alanlarda gelişimi desteklemeye ayırmıştır. Bu bildirinin temel hedefi yoksulluğun azaltılmasına, Milenyum Kalkınma Hedeflerine, ticaretin kolaylaştırılmasına ve ekonomik büyümeye önemli oranda katkıda bulunulmasıdır.

İKB, yayınlamış olduğu bu bildirinin uygulanmasında Afrika’nın ekonomik gelişimini hızlandırma, yoksulluğu azaltma ve insanların yaşam standartlarını iyileştirme arayışlarına katkıda bulunarak gelişme göstermiştir. Banka söz konusu iki milyar doların neredeyse tamamını ilk dört yılda kullanmıştır.

Banka aynı zamanda Afrika’daki üye ülkelerin ayrıcalıklı kaynaklarını desteklemek amacıyla birçok adım atarken, bu çabalar sermaye artışının koruması ve yoksulluğun azaltılması için özel bir fon oluşturulmasını içermektedir. İKB Yönetim Kurulu’nun 2006 yılının Mayıs ayındaki yıllık toplantılarında, az gelişmiş ülkeler için Yoksulluğun Azaltılmasına Yönelik olarak oluşturulan fona on milyar dolarlık desteğin aktarılması onaylanmıştır.

Bunun yanı sıra İKB, Afrika Kalkınma Bankası ve Uluslararası Finansal Kuruluşlar gibi ortaklarla el ele özel sektöre verilen yardımın arttırılması hususunda işbirliği yapmaktadır. İKB, Sahra-altı Afrika’da da üye ülkeler arasında Doğrudan Yabancı Yatırımların akışını sağlamaya yönelik olarak yatırım konulu konferanslar organize etmektedir. İKB’nin TASAM ile olan ilişkilerini de bu çerçevede değerlendirmek mümkündür. İKB, fikir ve uygulama konusunda takas yoluyla, Afrika ülkeleri ile gelişmiş üyeleri arasında uygun teknoloji transferinin sağlanması amacıyla güney-güney işbirliğine katkıda bulunmaya özen göstermektedir. Banka ayrıca katalizör görevi oynamaya devam ederek diğer finansörlerin de Afrika’daki kalkınma projelerine katkıda bulunmasını sağlayacaktır. Bu çerçevede, İKB üyelerinin kalkınmasına katkıda bulunmak amacıyla Türkiye’nin yapmış olduğu girişimleri büyük memnuniyetle karşılamaktadır.
İKB’nin Afrika’da göstermiş olduğu çabalar, yoksulluğun azaltılmasına ve zenginliğin sağlanmasına odaklanarak gelecek yıllarda da devam edecektir. Bu durumu göz önünde bulundurmak suretiyle yatırımlar; tarım ve yiyecek güvenliği, insani gelişim, altyapı ve özel sektörün gelişimi olmak üzere dört alanda yoğunlaşacaktır. Bu durumda sizinle Sahra altı Afrika bölgesindeki son makroekonomik performans üzerine bir takım düşünceleri paylaşmak istiyorum. Bölgedeki büyüme 1998–2005 döneminde ortalama %4 civarında olurken, bu dönemin son iki yıllık periyodundaki yıllık büyüme oranı %5’in üzerine çıkmıştır. Ancak bu büyüme oranları dahi 2015’te Milenyum Kalkınma Hedefleri’nden yoksulluğun önlenmesi hedefine ulaşılması için gerekli olan yıllık %7’lik büyüme oranının altında kalmaktadır. Gayrisafi milli hâsılanın arttırılması hususunda Afrika ülkeleri, mevcut üretim sistemlerini gruplama, yeni teşebbüslerin kurulmasını teşvik etme ve kendi nüfuslarına sunulan sosyal hizmetleri iyileştirme ihtiyacı içindedirler. Söz konusu gerekliliklerin daha güçlü finansal kaynakların yanı sıra Afrika ülkelerinin kalkınma politikalarında derin değişikleri gerektirdiği de açıktır. Bir başka deyişle mevcut durum, düşük yatırım oranları, insan gücünün yeterince istihdam edilememesi, halkın karar verme mekanizmasına sınırlı katılımı, uluslararası pazarda ürün, hizmet ve sermayenin işbirliği içinde olmaması, kapalı ekonomilerin geleneksel ve modern sektörleri arasındaki sosyal patlamalar ve yapısal dengesizliklerin giderilmesi gerekmektedir.

Günümüzde gayet iyi bilinmektedir ki; bilginin eksikliğinde, hukuk’a ve insan varlığına saygı olmadan güçlü bir gelişim sağlanması mümkün değildir. İyi bir yönetim olmadan kalkınmanın gerçekleşmeyeceği ve yolsuzluğun Afrika’nın büyümesinin önünde ciddi bir tehdit olduğu gerçeği yadsınamaz. Ayrıca bölgede kalıcı barış tesis edilmediği müddetçe, kalkınmanın gerçekleşmesi de son derece güçtür.

Modernleşme, umudun yanı sıra bir o kadar korkuyu içeren kaçınılmaz bir süreçtir. Eğer bölgesel entegrasyonda başarı sağlanır ve güneyde Türkiye gibi daha gelişmiş ülkelerle bir sinerji yaratılabilirse, Afrika’nın bu sürece uyumu daha hızlı gerçekleşir. Söz konusu ortamın oluşturulması durumunda, Afrika ülkelerinin yeniden inşa edilmesi, kurumsal kapasitenin arttırılması, özel yatırım ve ticaret alanlarında kendine has bir gelişme alanının sağlanması mümkün olacaktır.

Bu tür gelişmeler, İKB açısından bir takım endişeleri de beraberinde getirecek bazı temel konular olup, 2020 yılına yönelik vizyonun belirlenmesinde dikkate alınmıştır. Bu nedenle öncelikli hedef olan finansal kalkınmaya ilaveten, İKB’nin kendisini, Afrika ülkelerine yönelik olarak şu hususlarda yol göstermeye adadığı söylenebilir:

— Kurumsal kapasitelerin güçlendirilmesi, ekonomik ve finansal yönetimin iyileştirilmesi,

— Gerekli yasal ve düzenleyici reformların gerçekleştirilerek, yerli ve yabancı yatırımcılar açısından yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik çabaların arttırılması,

— Yurt içi tasarrufların ve yatırımların geliştirilmesi, uluslararası kalkınma yardımlarının etkilerinin arttırılması. Yerli yatırımlar, hiçbir ülkenin onlar olmaksızın büyüyemeyeceği ve gelişemeyeceği için ekonomiyi iyileştirmenin ve güçlendirmenin tek yoludur.

— Kıtalar arasında dengesiz kaynak dağılımının azaltılması amacıyla bölgesel projelerin ve programların gerçekleştirilerek bölgesel bütünleşmenin teşvik edilmesi,

— Uluslararası ticaretin getirmiş olduğu fırsatların avantajını kullanabilmek amacıyla kapasitenin arttırılması.

Sonuç olarak Afrika’nın sorunu, etki alanının ötesinde olmamakla birlikte bizzat bulunduğu yerdedir. Yatırımların büyüklüğü, dikkatli planlamayı ve büyük kaynakların mobilizasyonunu, yerli kaynaklardan teknik uzmanlığa kadar kalkınma ortakları ve özel sektör arasında işbirliğini gerektirmektedir. Bu sorunlar, son derece geniş olduğu gibi, ödülü de Afrika’nın ekonomik gelişim çabalarının desteklenmesi, yoksulluğun azaltılması ve gerekli sosyal hizmetlerin sağlanması anlamında oldukça büyüktür.

Son olarak İKB’nin, Afrika’nın madde ve insan kaynağı potansiyelini geliştirmesine yardımcı olmaya devam ederek, kalkınma hamlesinin başarıya ulaşmasını ve Afrika’nın geleceğine yönelik ihtiyaçlarını temin edeceğini ifade ederek sözlerimi tamamlamak istiyorum. TASAM’ı ve Türk yetkilileri Afrika ile yakın ilişkiler kurmaya devam etmeye ve Sahra altı Afrika’nın yatırımcılara sunmuş olduğu olanakları kullanmaya davet ediyorum.

İlginiz için teşekkür ederim.
BM Yerleşik Koordinatörü ve BM Kalkınma Programı Türkiye Temsilcisi

Ekselansları, Saygıdeğer Konuklar, Bayanlar ve Baylar,

Sunumuma başlamadan önce burada bulunmam vesilesiyle sahip olduğum ayrıcalıklı durumdan ötürü memnuniyetimi sunmak ve bununla ilgili olarak kısaca birkaç şey söylemek istiyorum. 2. Uluslararası Türk-Afrika Kongresi, Sahra altı Afrika’nın çeşitli ülkelerinden ve Türkiye’den seçkin kişilerin ve uzmanların bir araya geldiği önemli bir etkinlik olarak tanımlanabilir. Kendimden kısaca bahsedecek olursam, son dönemde BM’nin Yerleşik Koordinatörü ve BM Kalkınma Programı Türkiye temsilcisi olarak görevimi sürdürmekteyim. Mevcut görevime atanmadan evvel Dünya Bankası Afrika Strateji ve Çalışma Direktörü olarak hizmette bulundum. Bu vesileyle bu tarz uluslararası kongreler oldukça ilgimi çekmekle birlikte bunlara karşı bir o kadar da aşina olduğumu da söylemem yanlış olmayacaktır sanırım. Bu nedenle Afrika-Türkiye arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve daha da derinleştirilmesi hususunda birçok açıdan katkıda bulunmaya çalıştığımı ifade edebilirim.

İzninizle 2. Uluslararası Türk-Afrika Kongresi’nin icra edilmesi kapsamında olağanüstü çabalar sarf ettiğini düşündüğüm TASAM’a teşekkür etmek istiyorum. Bu kongre, günümüzün küreselleşme çağında uluslararası işbirliği ve kalkınmanın anahtarı olacaktır.

Uluslararası işbirliği konusunda BM Kalkınma Programı, Türkiye’deki bu tür önemli uluslararası toplantıları büyük bir memnuniyetle ve “Gelişmekte Olan Ülkeler Arasında Teknik İşbirliği (TCDC) Fonu” vasıtasıyla desteklemektedir. BM Kalkınma Programı’nın söz konusu fonu idare etmesi, Türkiye Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) işbirliğiyle gerçekleştirilmektedir.

“Gelişmekte Olan Ülkeler Arasında Teknik İşbirliği (TCDC)”  “güney-güney işbirliği” olarak da bilinen ve hızla artan bir süreci ifade etmektedir.  Bu işbirliği vasıtasıyla iki ya da daha fazla gelişmekte olan ülke arasında ortak kalkınmaya ilişkin işbirliği temeline dayalı bilgi değişimi, yetenekler, kaynaklar ve teknik bilgi (know-how) transferi önem taşımaktadır. Bu gibi değişimler ekonomi, sanayi, ticaret, eğitim, sağlık, tarım ya da turizm alanlarında oldukça gereklidir. “İki gün sürecek olan kongrenin genel gündemi de söz konusu çok boyutlu işbirliği görüntüsünü en iyi biçimde yansıtacaktır” diye düşünüyorum.



Saygıdeğer konuklar,

BM Genel Kurulu, 2001 yılında güney-güney işbirliği sürecini kurumsallaştırmak doğrultusunda bir “özel birim” oluşturmuştur. Bu birim BM Kalkınma Programı’nın koordinasyonu altında oluşturulmuş olup, faaliyetlerini de bu doğrultuda sürdürmektedir.

Özel Birim tarafından desteklenen güncel faaliyetlerin merkezinde bölgesel ve uluslararası öncelikli hedefler, geniş bir grup ülkenin birlikte çalışarak uygun politikalar düzenlemeleri, bilgilerin paylaşımı, temel öncelikler konusunda fikir birliğinin sağlanması ve programlarda öne sürülen görüşlerin birbirleriyle uyumlaştırılarak dönüşümü bulunmaktadır.

Bu noktadaki stratejik hedef, gelişmekte olan ülkelerin sayılarının arttırılması, bu ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınma düzeylerine bakılmaksızın diğer tüm aktörlerle birlikte Milenyum Kalkınma Programı’nın ve G–77 Havana Eylem Planı’nın belirlenen hedefler doğrultusunda sürdürülmesi ve yoksulluğun 2015 yılına kadar azaltılması amaçlanmaktadır.

Türkiye’deki BM Kalkınma Programı aracılığıyla bu doğrultuda saygıdeğer hükümet birimleri, özel sektör temsilcileri, akademik ve sivil toplum kuruluşları arasında bu tür kongrelere yönelik olarak önemli teşvikler sağlanmalı, bunun yanı sıra Türkiye ve Sahra-altı Afrika arasındaki somut ve yararlı projelerin sayısı arttırılmalıdır. Benim önemle vurgulamak istediğim husus, sunulan projelerin merkezinde sürdürülebilir insani kalkınmaya yönelik birleşik eylem planlarının bulunmasının gerekliliği üzerinde olacaktır.

BM Kalkınma Programı, sürdürülebilir insani kalkınma ile Türkiye-Afrika ilişkilerinde “Milenyum Kalkınma Programı Hedefleri”ne yönelik olarak önerilerde bulunma konusunda oldukça isteklidir.

Buradaki düşüncem ve inancım şudur ki; işbirliğinin, bağımsız ve daha geniş bir coğrafya üzerinde işbirliğinin geliştirilmesi, etkin bir uluslararası sistemin tesisi ile katılımcı mekanizmaların oluşturulması, yoksulluğun azaltılmasına yönelik çözümlerin üretilmesiyle “Milenyum Kalkınma Programı”nın hedeflerine ulaşılması mümkün olacaktır.

Son olarak kongrenin başarılı bir şekilde icra edilmesini ve herkese faydalı olmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ederim.