Yakın dönemde siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarda içinde bulunduğu sorunları aşabilme konusunda kayda değer çabalar gösterdiği görülen Afrika, sahip olduğu zengin doğal kaynakları ve genç nüfusu ile gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkeler nezdindeki stratejik önemini güç geçtikçe arttırmakta, dünyanın ekonomik istikrarı ve büyümesi açısından büyük önem arz etmektedir.

Son beş yılı aşkın bir dönemde Afrika'nın istikrarlı olarak ifade edilebilecek büyüme oranları yakaladığı, dış yardımlardan ve yatırımlardan elde ettiği kazançlarını arttırdığı bilinmektedir. Söz konusu gelişmelere bakıldığında kıtadaki kısmi iyileşmeden söz etmek mümkün olmakla birlikte bu gelişmelerin yoksulluğun azaltılmasında ve dünya ekonomisi ile bütünleşmede sınırlı bir etki yaptığı görülmektedir.

Afrika'nın yardımdan ziyade yatırım ve ticaret imkânlarının arttırılmasına ihtiyaç duyduğu, genel kabul gören bir düşüncedir. Nihayetinde, Afrika'nın dünya ticaretindeki payını %1 arttırabilmesi halinde kıtanın bundan elde edeceği kazancın, kıtaya yıllık olarak yapılan hibenin yaklaşık yedi katı tutarında olacağı ifade edilmektedir.

Diğer taraftan, Afrika kıtasında yer alan ülkelerin sınaî kalkınma hedefleri doğrultusunda daha aktif politikalar izlemeleri ve bu anlamda desteklenmeleri gerekmektedir. Dinamik yatırımların gerçekleştirilebilmesi, düşük olan kıta içi ticaret hacminin arttırılması özel sektörün güçlendirilmesi, beyin göçünün azaltılması, standardizasyon ve iç teknolojik kabiliyetlerin geliştirilmesi hususları önem arz eden konuların başında gelmektedir.

Devamı...

Sürdürülebilirlik teriminin ilk olarak 1970'li yıllarda ormancılık sektöründe kullanıldığı düşünülmektedir. Günümüzde ise terim, çevresel konulardan ziyade siyasi bağlamda ele alınmaktadır. Sir Jonathan Porritt (1997) "sürdürülebilir kalkınmayı, herkesin desteklediği, ancak kimsenin ne olduğunu tam olarak bilmediği kavramlardan biri" olarak tanımlar.

"Sürdürülebilirlik" veya "sürdürülebilir kalkınma" terimleri, genellikle birbirlerinin yerine geçecek şekilde kullanılır; ancak sürdürülebilirlik, gelecek nesillere düzenli yaşam koşulları bırakılması anlamını ifade ederken, sürdürülebilir kalkınma terimi (SD), sonunda sürdürülebilirliğe çıkacak, yönetilen değişikliklerle ilgili olarak kullanılır.

Brundtland Komisyonu/Raporu olarak da bilinen Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu (1987), sürdürülebilir kalkınma kavramını açıklarken, kullanılabilecek önemli bir noktadır. Sürdürülebilir kalkınma teriminin resmi Birleşmiş Milletler tanımı şu şekildedir: "Gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme becerilerini riske atmadan günümüz gereksinimlerini karşılayan kalkınma türü".

Devamı...

2008 yılının Ağustos ayında TASAM'ın STK Forumu'nda sunduğum bir çalışmada, Türkiye'nin Afrika'daki sivil toplumu destekleme sürecinde neler yapabileceğini sormuştum. Bu çalışmada ise aynı soruya başka bir perspektiften bakıyorum: Afrika, Türkiye'ye nasıl yardımcı olabilir?

Türkiye'nin Afrika ile ilişkileri üzerine yazılmış İngilizce makalelere genel olarak bakıldığında, Türk Dışişleri Bakanlığı'nın Afrika'ya ulaşmak üzere gerçekleştirmiş olduğu ilk girişimlerden ya da 2005 yılının Türkiye tarafından Afrika Yılı olarak ilan edilmesinden bu yana, son on yıl içinde çok fazla şeyin değişmediği; aslında oldukça az adım atıldığı görülmektedir. Özellikle de 2008'deki TASAM'ın STK Forumu üzerine ve Güney Afrika Devlet Başkanı Yardımcısı Phumzile Mlambo Ngcuka'nın yine Ağustos 2008'de gerçekleştirilen Türkiye- Afrika Zirvesi'ne katılımı üzerine eleştirel yazılar ve raporlar yazan Josephat Juma başta olmak üzere, konuyla ilgili makaleler hazırlayan sadece birkaç gazeteci mevcuttur. Konuyla ilgili kendi monografim olan Türkiye- Güney Afrika ilişkilerinin geçmişi ile ilgili olarak hazırlanmış ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Mayıs 2005'te Güney Afrika'yı ziyaretine ilişkiler bilgiler içeren çalışmamı da bu makaleler arasında sayabilirim.

Türkiye tarafında ise Türkiye ve Güney Afrika: İkinci On Yıla Doğru adlı, Türk Dışişleri Bakanlığı'nda Daire Başkanlığı görevini yürüten Kemal Aydın tarafından hazırlanmış 2003 tarihli makale ve Wikipedia'da yer alan bir başka makale de konuyla ilgili İngilizce olarak hazırlanmış ve kamuya açık nadir makaleler arasında bulunmaktadır.

2008 yılında Atılım Üniversitesi'nden Dr. Kieran E. Uchehara, Afrika'ya Yönelik Türk Dışişleri Politikası'nda Devamlılık ve Değişiklik başlıklı bir makale yayınladı.  Bu makalede, Türkiye'nin yalnızca Güney Afrika ile değil, tüm Afrika ile ilişkileri kapsamlı bir biçimde ele alınmış; izlenmesi gereken sürece dair önemli tavsiyeler bir dizi halinde verilmiştir. Bu makalelerin dışında henüz yayınlanmamış başka bir ya da iki tane daha çalışma hazırlanmış olabilir.

Ancak eldeki çalışmalar oldukça kısıtlıdır ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu tarafından desteklenen Türkiye'nin yeni çok boyutlu dış politikasını ele alan makalelerin birçoğunda Afrika'ya değinilmemektedir.

Devamı...


Milenyum Kalkınma Hedefleri (MKH), 1990'lı yıllarda dünya zirvelerinde kabul edilen taahhüt ve hedeflerden büyüyen küresel bir ortaklığı ifade etmektedir. Dünyanın temel kalkınma sorunları ve sivil toplumun çağrılarına yanıt olarak doğan MKH'leri; yoksulluğun azaltılması, eğitim, anne sağlığı,  cinsiyet eşitliği gibi konuları teşvik ederken; çocuk ölümleri, AIDS ve diğer hastalıklarla mücadele edilmesini amaçlamaktadır.

2015 yılına kadar ulaşılması beklenen MKH'leri, tüm aktörlerin bir arada çalışmaları ve üzerlerine düşen görevi tam olarak yerine getirmeleri koşuluyla başarılabilecek, kabul edilmiş bir hedefler dizisidir. Bu bağlamda, yoksul ülkeler daha iyi yönetim usulleri benimsemek, sağlık bakım ve eğitim yoluyla insanlarına yatırım yapmak üzere anlaşmaya katılırlarken; zengin ülkeler de yardımların arttırılması, borçların hafifletilmesi ve daha adil ticaret yollarıyla bu ülkelere yardımda bulunmayı kabul etmişlerdir. Milenyum Kalkınma Hedefleri (MKH), 2015 yılına kadar tamamlanması planlanan, dünyanın ana kalkınma sorunlarına cevap niteliğindeki sekiz hedeften oluşmaktadır. MKH'leri, 2000 yılının Eylül ayında gerçekleştirilen BM Milenyum Zirvesi esnasında 189 millet tarafından benimsenen, 147 Devlet ve Hükümet Başkanı tarafından imzalanan Milenyum Deklarasyonu'nda yer alan eylem ve hedeflerden alınmıştır.

 

Devamı...